Trendyol’un Instagram hesabı üzerinden canlı gerçekleşen “Mert Vidinli’yle Sıkıştıran Sorular” programının bu haftaki konuğu ünlü şef Somer Sivrioğlu oldu.
İSTANBUL (İGFA) – Her Perşembe Trendyol Instagram hesabı üzerinden ünlü isimlerin konuk olduğu “Mert Vidinli’yle Sıkıştıran Sorular” programının bu haftaki konuğu ekranın sevilen ismi şef Somer Sivrioğlu oldu. Sivrioğlu, kariyerine ve özel hayatına dair birbirinden ilginç soruları yanıtladı. Somer şef, dolabının vazgeçilmez ürününün sneaker spor ayakkabılardan oluştuğunu ve büyük bir koleksiyona sahip olduğunu söyledi. Çantasından yaz kış farketmezsiniz kapüşonlu hoddielerini hiç ayırmadığını söyleyen Sivrioğlu, gastronomi kariyerine başlamadan önce basın yayın alanında çalışmak istediğini dile getirdi. Sivrioğlu sık sık gastronomi seyahatleri yaptığını belirtirken, dünya mutfağından ilham aldığı isimleri de izleyenlerle paylaştı.
Televizyon ekranlarında başına gelen ilginç anılarını da paylaşan Somer Şef, “Çekimlerde başıma en çok gelen olay, hatta olaylar diyelim biz ona, ben çekimlerde sürekli düşüyorum. Her sene de bu görüntüler yayınlanıyor. Hatta bu sene finalde düştüm onu da yayınladılar. Çekimler esnasında durmadan sandalye kırıp sandalyeden düşüyorum. Neden olduğu da belli aslında ama biz ona talihsizlik diyelim!” dedi. Sosyal medyada en çok tercih ettiği mecrayı ise Instagram olarak ifade eden Sivrioğlu, “Ben Instagram’da vakit geçirmeyi daha çok seviyorum. Youtube’da bir ara yer almayı çok istedim ama buna ayıracak vaktim hiç olmadı. Çünkü programın olduğu zamanlar günde 14-16 saat arası çalışıyordum. Program bittiği için ilk kez son bir haftadır biraz kendime zaman ayırabildim. Bu hafta içerisinde yeni yeni gezmeye ve bir yerleri görmeye başladım.” diye konuştu.
“Yurtdışında yaşadığım için Türk mutfağını ve özellikle kebabı çok özlüyorum”
İstanbul’da tercih ettiği mekanlara değinen Somer şef gastronomi severlere müjdeli bir de haber verdi. Şef Somer Sivrioğlu, “İyi bir şef kesinlikle yeni açılan yerleri gezmeli ve yeni yapılan işleri görmelidir çünkü biz şefler buralardan besleniyoruz. İstanbul’da zaman buldukça yeni açılan restoranları ve mekanları ziyaret ediyorum. Genellikle yurtdışında yaşadığım için Türk mutfağını ve özellikle kebabı çok özlüyorum. Boğazda yer alan balık restoranlarına ve kebapçılara sık sık gidiyorum. 15 sene önce Sdyney’de açtığım restoranım olan Efendy’i İstanbul’a getiriyoruz. Restoranın menüsünü biraz daha buraya uyarlayarak yeni bir menü hazırlıyoruz. Ama klasiklerimizden olan kadayıflı karides, muhammara ve programda da defalarca yaptığımız kilis tavanın modern bir yorumlaması olan ‘Kilis Pie’ menümüzde yer alacak. Bizim yapmak istediğimiz geleneksel Türk lezzetlerine modern dokunuşlarla güzel, keyifli ve lezzetli yemek yenilebilecek bir mekan yapmak.” dedi.
“Geç yaşta gelen şöhret dünyanın en güzel şeyidir”
Mert Vidinli’nin ünlü olmaktan hiç sıkılıyor musun sorusuna da yanıt veren Sivrioğlu, “Sıkıldığım hiç olmuyor aksine seviyorum. Rahmetli Tuncel Kurtiz’in bu konu hakkında çok sevdiğim bir sözü var. “Geç yaşta gelen şöhret dünyanın en güzel şeyidir” diye. Tanınırlık belli bir yaşa ulaştıktan sonra geldiği için onun o yalan tarafına pek fazla kapılmıyorum. Her yaştan insanların, çocukların, yaşlıların ilgi göstermesi hoşuma da gidiyor ve gayet memnunum. Bu durumu iyi idare ettiğimi de düşünüyorum. Her yaş grubundan insanlar tarafından sevilmem yani yaşsız olmam annemden gelen bir özelliğim. Herkesle anlaşabiliyorum bu çok güzel bir şey. Arkadaşlarım bile annemle görüşür, onunla gezerler. Yaşsız olmak gerçekten önemli bir konu” dedi.
“Anneannem ve babaannemden ilham aldım”
İlham aldığı dünyaca ünlü şeflerden de bahseden Sivrioğlu, “Ben anneannemle büyüdüm. Anneannem Yugoslav göçmeniydi. Babaannemler de Üsküp’ten gelmişler. Onlardan çok özel ve birbirinden güzel yemekler öğrendim. Özellikle meze kültürümüz çok iyidir. Dünya mutfağından ilham aldığım isimler arasında Avustralyalı hem yemek yazarı hem şef olan Greg Malouf yer alıyor. Bana çok ağabeylik etti, adeta mentorluk yaptı. Bu yüzden o bana çok ilham veriyor. Eski bir arkadaşım olan Yotam Ottolenghi’yi çok beğenirim. Yemeğe yaptığı yorumları ve dokunuşları çok yerindedir. Anthony Bourdain’in tarzını her zaman çok beğenmişimdir. Sokak lezzetlerine verdiği önemi ve sokakta yemek yeme kültürünü en güzel anlatan insanlardan birisidir. Türkiye’ye geldiğimizde ise Musa Dağdeviren’in Çiya Sofrası bütün şefleri etkilediği gibi beni de çok etkiledi. Kariyerimin başlarında da bana çok destek olmuştur. Arkadaşlarım olan Mehmet Gürs ve Mahmut Aşkar da bu isimlere dahil edilebilir, hepimiz birbirimize ilham veriyoruz sonuçta.” dedi.
“Gastronomi seyahati yapmayı en sevdiğim ülke Japonya”
Vidinli’nin gastronomi seyahati yapmayı en çok sevdiğin ülke neresi sorusunu yanıtlayan Sivrioğlu, “Bu soruya kesinlikle Japonya diye cevap vermek istiyorum. Tokyo’yu çok fazla ziyaret ettim ama bu sefer Kyoto ve Osaka’ya daha fazla vakit ayırmak isterim. Japonya hakikaten bitmeyen bir yemek kültürüne sahip bir ülke. Ürüne, yemeğe ve lezzete bu kadar aşık ve işlerine bu kadar tutkulu olan insanlar bize inanılmaz ilham veriyor. Bu nedenle gastronomi anlamında seyahat etmeyi en sevdiğim ülke Japonya” diye konuştu.
“Gardrobumun vazgeçilmezleri sneakerlarım”
Giyim tarzıyla da büyük beğeni toplayan Somer Şef gardrobunun vazgeçilmezin ürünü de izleyiciler ile paylaştı. “Bunu zaten artık herkes biliyordur. Benim sneaker ayakkabılarına olan hastalık derecesinde bir tutkum var. Hatta bu tutkumu ben değil tutkum artık beni kontrol etmeye başladı diyebilirim. Şu an evde sneakerlar yaşıyor biz aralarından geçiyoruz, rahatsız etmemeye çalışarak. Bayağı bir derecede sneaker hastalığım ve yatırımım var.” En çok parayı nereye harcarsın ve çantandan eksik etmediğin şey ne sorularına ise “En çok para harcadığım şey sneakerlar ve yemek diyebilirim. Seyahatlere de çok ciddi para harcıyorum ama en çok yemek ve sneakerlar diyebilirim. Çantamda ise obje olarak değil de her zaman bir tane hoddie taşırım. Bu arada sneaker kadar olmasa da hoddie hastalığım da var. Yaz kış her zaman yanımda olur.” dedi.
“Eğer şef olmasaydım iletişimci olurdum”
Eğer şef olmasaydınız hangi alanda çalışırdınız sorusuna, “Üniversiteye gireceğim senelerde iletişim fakülteleri yeni kurulmaya başlamıştı. Babam ne yapacaksın TRT’ye girip, memurluk mu yapacaksın demişti. O sene ise ilk özel televizyonlardan olan Magic Box açıldı ve iletişim fakültesinde okuyan tüm birinci sınıf öğrencilerini işe aldılar. Çünkü sektörde o kadar çok açık vardı ki. Herhalde ben de o yolda devam ederdim ama kaderin cilvesi işte yine televizyondayım.” dedi.